İsrail, 30 Mart 1976'da ülkenin kuzeyindeki Celile bölgesinde yaşayan İsrail vatandaşı Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koydu. Bunun üzerine bu toprak gasbını protesto etmek amacıyla Filistin halkı tarafından genel greve gidildi ve gösteriler düzenlenmeye başlandı. (Toprak Günü)
İsrail polisi gösterilere katılan Filistinlilere ateş açarak 6 kişiyi şehit etti, binlerce kişiyi yaraladı. İsrail'in kuzeyindeki Celile bölgesinde bulunan Deir Hanna beldesinde yaşanan bu olay, polis ile İsrail vatandaşı olan Filistinli halk arasında yaşanan ilk kitlesel çatışma olması sebebiyle büyük önem kazandı.
Olayın gerçekleştiği tarihlerde Deir Hanna beldesinde yaşayan Filistinlilerin yaklaşık yüzde 20'sini Hristiyanlar, geri kalanını ise Müslümanlar oluşturuyordu.
Aslında Toprak Günü geçmişteki "Nekbe" (Büyük Felaket) olarak bilinen 1948'de İsrail'in kurulması ve sonrasındaki olaylar zincirine kadar uzanıyor.
Şu an sayıları yaklaşık 5 milyonu bulan Filistinli mültecilerin ilk sürgünü, 71 yıl önce Nekbe diye adlandırılan büyük felaket yılında gerçekleşmişti. Filistinliler, topraklarının % 78’ini, İsrail’in kendisini bir devlet olarak ilan ettiği 1948 ile öncesi ve sonrasındaki yıllar boyunca kaybetti.
İsrail adını alan bu işgal bölgesinde kalan Filistinliler 1966’ya kadar 20 yıl boyunca askeri yönetim altında yaşadı. Bu yıllarda, aralıksız devam eden toprak gasbı ve İsrail’in Celile’yi ve yerli Filistin halkının kaldığı diğer bölgeleri Yahudileştirme politikası damgasını vurdu.
Filistin İstatistik Merkezinin Mart 2015'teki son verilerine göre İsrail, 27 bin kilometrekarelik Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumda. Filistinliler kendi vatanlarının sadece yüzde 15'ini kullanabiliyor.
30 Mart 1976’da İsrail’in toprak istimlakı emirlerini ve gasp politikasını protesto etmek için sokaklara dökülen halk kendilerinin ve tüm Filistinlilerin hakları için savaşmaktan çok daha fazlasını gerçekleştirdi.
Onlar İsrail’in gerçek yüzünü açığa çıkardı: bugün İsrail vatandaşı olanlar da dâhil tüm Filistinlilerin yurdunu etnik olarak temizlemek amacıyla toprak gasbı yapan ırkçı bir devlet kendini ifşa etmiş oldu.
Milyonlar sürgünde yaşıyor
Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta hayat süren milyonlarca Filistinli, hala yüzlerinin "çalınan cennet" olarak tanımladıkları Filistin'e dönük olduğunu her fırsatta dile getirmektedir.
Birleşmiş Milletler'in (BM) "Evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli" şeklindeki 194 sayılı kararı işgalci devlet İsrail tarafından reddediliyor.
Batı Şeria’da ise İsrail hırsızlık ve kontrol amacını daha fazla yasadışı Yahudi yerleşim birimi kurarak gerçekleştirmektedir. Yerleşimcileri desteklemek için bypass yolları ve Apartheid (ırk ayrımı) Duvarı dâhil olmak üzere “güvenlik” altyapısı inşa ederek sürdürdü.
Bunun Filistinlilerin yaşamı üzerine etkisi gitgide yıkıcı bir hal almaktadır. İşgalden bu amaçlanmakta fakat Filistinliler ise İsrail’in “sessiz tehcir (transfer)” politikasına topraklarında kalmaya devam ederek ve işgale karşı direnerek karşı duruyorlar.
İsrail'in amacı Filistin'i Yahudileştirmek
İsrail, kendi vatandaşı olan Arapların topraklarına da el koyarak 1967'de işgal ettiği Filistin topraklarında yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerini giderek arttırmaktadır. Tüm bu politikaların tek amacı var. O da Doğu Kudüs'ü ve geri kalan Filistin topraklarını yahudileştirmek.
Geçen yıl İsrail Parlamentosu’ndan (Knesset) geçirilen "Yahudi ulus devlet yasası” tüm Filistin’i Yahudileştirme politikasının bir parçası.
Ayrıca Filistin merkezli Arap Araştırmaları Derneği’ne bağlı Arazi Araştırma Merkezi, 1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşması'nın 25’inci yıldönümünde (2018) açıkladığı raporda, anlaşmanın ardından İsraillilere ait yerleşim yerlerinin dört kat genişlediği belirtildi.
Rapora göre, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’de 1993'te 144 olan İsrailli yerleşim yeri sayısı, 2018'de 515'e yükseldi. Yine raporda Filistin toprakları işgal edilerek kurulan İsrail yerleşimlerinde yaşayan İsraillilerin sayısı 1967 yılında 252 bin iken, bugün 834 bine yükseldiği belirtilmektedir.
Filistinliler dünyanın dört bir tarafında her yıl 30 Mart Toprak Günü’nü anmaktadırlar. Amaç sadece bu mücadelede şehit olanları anmak değil tabi ki de. Aynı zamanda dünyanın tüm otoritelerine aynı mesajı vermek için:
Toprağımız mücadelemizin temel direğidir, bu toprak, üzerinde haklarımızı kullanabileceğimiz ve kendi kaderimizi tayin edebileceğimiz topraktır.
30 Mart Toprak Günü, Filistin özgürleşene kadar Filistinlilerin sürgünde ve topraklarında ulusal bir gün olarak kalmaya devam edeceği gibi Filistin halkıyla dayanışmanın öne taşındığı bir gün olarak kalacaktır.
Bir önceki Kudüs raporu için;
Kaynak: Anadolu ajansı / BDS Türkiye / Arab48