Bugün İsrail siyasetinde Siyonizm baskın bir şekilde uygulama alanı bulmaktadır. Hatta biraz daha çerçeveyi genişlettiğimizde Dünya siyaseti Siyonizm işgali ve egemenliği altında bulunmaktadır desek çok da ütopik bir iddia olmaz.
Ancak en başından beri İsrail siyasetinde pratik Siyonizm ile politik siyonizm temsilcilerinin mücadelesi devam etmiştir. Politikler ve pratikler çatışmasının özünde Filistin topraklarının alternatifsizliğine olsa da aslında pek çok açıdan bir farklılaşma mevcuttu. Daha çok Batı Avrupalı bir vizyona sahip politik siyonistler diplomasi ve tanınma yoluyla Yahudi devletinin kurulup meşruiyetini sürdürülebileceğine inanmaktaydılar.
Çoğunluğu Rusya’dan gelen ve buradaki radikalizme müsait zeminden beslenen Pratik Siyonistler içinse en kullanışlı yöntem silaha sarılmak ve Filistin’de Yahudilerin yaşayabileceği yerleri zorla ele geçirmek, işgal etmek ve kan dökmek…
Tam da burada 1917 İngiliz manda yönetiminden 1948 sözde devleti ilanı arasındaki süreçte iki terör örgütüne değinmek faydalı olacaktır.
Haganah ve İrgun terör örgütleri
Haganah örgütünün başında David Ben Gurion vardı. Sözde devletin ilk başbakanı ve ikinci savunma bakanı. Askeri gücü yanında diplomasiyi de önemsiyordu. O dönemler için başta İngiltere olmak üzere emperyal güçlerin desteğinin her zaman alınması düşüncesi hakim ve daha soğukkanlı bir siyaset izlemekteydi.
İrgun örgütünün başında ise Menachem Begin vardı. Tamamıyla askeri güç kullanma, yıkım ve katliamlardan sonuç alınacağına inanan pratik Siyonizm’in o dönem ki temsilcisi. Hamasi söylemleriyle tanınan kontrolsüz bir güçtü.
(Burada şunu belirtmeden geçmeyelim. Siyonizm günümüz tecrübelerle de sabittir ki Dünya ve İslam alemi için ciddi bir sorundur. Burada Siyonizm’i derinlemesine inceleyerek düşmanı daha iyi tanıma amacı güdülmektedir. Yoksa amaç siyonizmin alt başlıkları arasında iyi veya kötü ayrımı yapmak değildir.)
O dönem İsrail ordusu, (1948 sonrasında bu örgütlerden oluşan ordu) İrgun örgütüyle Fransa'da gelen silah yüklü bir gemi (limana yanaşmasına izin verilmemesi) anlaşmazlığı nedeniyle çatışmaya girme riskiyle karşı karşıya kalıyordu. Ben Gurion'un talimatıyla gemi batırılıyor, Ben Gurion birleştirici rol oynadığı için siyaset sahnesinde sivrilirken tam aksine Menachem Begin ise gözden düşüyordu. Çünkü Begin yeni kurulmuş (sözde) devleti iç savaş riskiyle karşı karşıya bırakmıştı.
Haganah örgütü, Theodore Herzl'in fikir babalığını yaptığı politik Siyonizm’in temsilcisi olmanın gerektirdiği şekilde Batı ile diplomatik ilişkilerini iyi tutma kaygısı taşıyordu.
1917-1948 yılları arası Batı ülkelerine askeri eğitim alması için militanlarını gönderiyor. Gerekçe olarak da eğittiğiniz ekip, gerekli durumlarda güneyde Nazilere karşı savaşacak destek gücünüz olur teminatı veriyordu.
1977 yılına gelindiğinde Menachem Begin, Herud (Özgürlük) partisi ile tekrar siyaset sahnesine çıkıyor. O tarihten bugüne hala İsrail siyasetinde onun ideolojisi hakimiyetini sürdürüyordu. (Likud partisi Binyamin Netenyahu)
(Son bir yılda 3.kez seçime gidildi. Knesset'te Likud partisi üstünlüğü yine sağlayamadı. Seküler Yahudilerin temsilcisi Lieberman, radikal ve dindar Yahudilere taviz vermeyeceğini vaat etti.)
Ben Gurion ise o dönem kuruluşun ilk yıllarından dindarların bir şekilde entegre olacağını düşünerek ultra Ortodoks Yahudilere ciddi imtiyazlar vermişti. (Askere almama, vergi vermeme, hatta finansal destek verme gibi) Tek şartı yeni kurulan (sözde) devletin ilk yıllarında ihtiyacı olan "meşruiyeti" kazanmak ve toplum arasında "konsensus" sağlamaktı.
Lakin bugüne gelindiğinde öngörülerinde başarısız çıktığını söylersek yanılmış olmayız. Ultra Ortodoks Yahudiler asla İsrail devletini tanımadı. Çünkü İsrail devletinin varlığı onlar için "Tanrılarına karşı gelme" anlamı taşıyordu. (Hatta Osmanlı döneminde Siyonistleri Sultan Abdülhamid Han'a şikâyet ettikleri bile iddia edilir.)
İnançları ve mitleri "Mesih" gelecek, vaadedilen devleti kuracak…
Suni bir devlet olan İsrail'de bir toplumdan bahsetmek de çok mümkün görünmemektedir. 1917 ve öncesinde başlayan göçlerde ilk gelmeleri beklenen Batı Yahudileri iken nüfusun yetersizliği yüzünden peşi sıra gelen Etiyopya, Hindistan gibi dünyanın birçok yerinden gelen farklı kültüre sahip Yahudilerle birlikte İsrail birbirine her anlamda zıt kümelerden oluşan bir yapı haline dönüşmüştür.
İsrail ise günümüzde bu kümeleri dış tehdit söylemleri, antisemitizm gibi paranoyalarla bir arada tutmaya çalışmaktadır.
Günümüzde ise Ortodoks Yahudiler ve Seküler Yahudiler arasında toplum içinde hala süren gerginlikler devam etmektedir. Çünkü Seküler kesim vergileriyle Ultra Ortodoksların hem finanse edilmesinden hem de kendilerine bir hayat tarzı dayatılmasından rahatsızlar.
İstatistiklere baktığımızda ise 2050 yılına gelindiğinde nüfusu hızla artan Ultra Ortodoks Yahudilerin, Seküler Yahudileri sayısal olarak geçeceği tahmin edilmektedir.
Günümüzde Knesset'i düşündüren en büyük çıkmazlardan biri de budur.
Çünkü dünya kamuoyunda ekonomik, medya ve askeri gücü bulundurmasına rağmen sicilinde gayri meşru lekesi bulunan bir devletin içeriden meşruiyetinin sorgulanması tehlike çanlarını ciddi şekilde çaldıracaktır.
Sözde devlet İsrail için geri sayım başlasın!
* Bu yazıda Özgür Dikmen'in "İsrail Siyasetine Giriş" seminerlerinden faydalanılmıştır.