İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında inşa ettiği "Yasa dışı Yahudi yerleşimleri" uluslararası hukuk uyarınca kanun dışı olduğu tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir.
İlk yasa dışı yerleşimler, 1948 öncesi siyonist hareketin ve ardından işgalci İsrail devletinin inşa ettiği tarihi Filistin'deki yahudi topluluklara aittir. Bu toplulukların işgal ettiği alan, yahudi bir ailenin yaşayacağı küçük bir evden bir şehir halkının yaşayacağı alana kadar çeşitlilik göstermektedir.
Siyonistler tarafından inşa edilen ilk yerleşim yerlerinden biri, 20. yüzyılın başlarında Tel Aviv'dir. Sonunda, Avrupa'dan gelen yahudi göçü arttıkça, siyonistler yerleşim için daha fazla alan edinmeye başladılar.
1948- 1950 arasındaki askeri saldırıları düzenleyen siyonist silahlı işgalci kuvvetler daha sonra İsrail ordusuna dönüştü. Bu işgalci kuvvetler Filistin şehirlerinin ve köylerinin yıkıntıları üzerinde, kontrol ettikleri tarihi Filistin’in yüzde 78’i boyunca "Yasa dışı yahudi yerleşimleri" kurdular.
1967’de ise İsrail’in tarihi Filistin’in kalan yüzde 22’sini (Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi dahil olmak üzere) ele geçirdiği bir savaş daha başlattıktan sonra, İsrail zaman kaybetmeden yeni işgal edilen bölgelerde yalnızca yahudi yerleşim yerleri inşa etmeye devam etti.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası kamuoyu, işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasa dışı yahudi yerleşimlerini birçok karar ve oyla kınadı ve uluslararası hukukta yasa dışı olduklarını ilan etti.
Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’daki yasadışı İsrail yerleşimlerinin sayısı 144, yine Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da yaşayan yahudi yerleşimcilerin sayısı yaklaşık 600.000 civarındadır. Sadece işgal altındaki Doğu Kudüs’teki yerleşimci sayısı ise 267 bindir. (Kaynak: Filistin Merkezi İstatistik Bürosu)
İşgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yerleşimler, Filistin alanlarını çevreleyen by-pass yolları ile birbirine ve İsrail'e bağlanmaktadır.
Bununla beraber, İsrail'in hukuksuz uygulamalarından biri de 2002 yılında Batı Şeria’da güvenlik gerekçesini öne sürerek inşa etmeye başladığı ve 720 km uzunluğundan planlanan ayrım duvarıdır. Yüksekliği 7-8 metre olan ve 500 km.'den fazla kısmı tamamlanan duvar ile yaklaşık 3 milyon Filistinlinin Batı Şeria'daki hareket alanı daha da kısıtlanmıştır.
Bu duvar, Altı gün Savaşı’nda İsrail’in işgal ettiği bölge olan 1967 sınırı üzerinde bile değildir, hatta çoğu yerde yakınından bile geçmemektedir.
Duvar, aslında büyük bir toprak gasbıdır, İsrail’in Filistinlilerden çaldığı kaynakları ve toprağı daha da genişleterek Batı Şeria’nın içine doğru kıvrılmaktadır. Bu duvar tamamlandığında, İsrail, Batı Şeria’nın yaklaşık %50′isini defacto (fiilen) ilhak etmiş olacaktır. İsrail böylece, yerleşim alanlarını bantustanlara (aynı etnik grubun üyelerinin birbirlerinden kopuk birimler şekilde yaşadıkları yapı), gettolara ve “askeri bölgelere” çevirerek tecrit etmiş olacaktır.
Filistinliler bunu "Apartheid (Ayrım) Duvarı" olarak adlandırmaktadır.
2004 yılının Temmuz ayında Uluslararası Adalet Divanı, Apartheid Duvarı’nın, İsrail yerleşim politikalarının ve işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğuna ve son verilmesi gerektiğine karar vermiştir. Adalet Divanı kararının gerekçesinde, uluslararası toplumun uluslararası hukuku uygulamakla yükümlü olduğunu ve mevcut duruma hiçbir şekilde destek vermemesi gerektiğini vurgulamıştır.
İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrailli yerleşimcilerin silah taşımalarına ve Filistinlilere,onların binalarına ve tarım arazilerine saldırmasına işgal devleti tarafından izin verilmektedir.
İsrail mevcut yasa dışı yerleşimleri genişletmeye devam ederken, yeni yerleşim yerleri inşa etmek için daha fazla Filistin toprağı işgal etmeye devam etmektedir.
Sonuç olarak; gelinen noktada işgal devleti, tarihi Filistin topraklarında bağımsız bir Filistin devleti fikrini bile inkar etmektedir.
Günümüzde yasa dışı yerleşim uygulamaları
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2019 raporuna göre İsrail makamları işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşim yerlerini genişletmeye ve Filistinlilerin aleyhinde hukuksuz uygulamalara devam etmesine karşın yahudi yerleşimciler ise tüm hizmetlerden faydalanmaktadırlar. Örnek olarak; kamu hizmetlerinden tümüyle yararlanma, sınırsız hareket özgürlüğü (silah taşıma vb.) ve diğer faaliyetlerin yanı sıra özellikle yapı / inşaat ruhsatı alma konusunda ciddi kolaylıklar vb.
2017 yılı ile ve 2018'in ilk sekiz ayında, İsrail makamları, Doğu Kudüs hariç Batı Şeria'daki yerleşim bölgelerindeki 10.536 konut biriminin planlarını onayladı.
İsrail grubu Peace Now'a göre, 4.611 birim için planların onaylanması gerçekleşmiş, 2015 ve 2016 yıllarında 592 konut birimi için teklif verilmesi beklenirken, 5.676 konut için teklif verilmiştir.
Öte yandan, İsrail makamları 19 Kasım 2018 itibariyle 407 kişiyi zorla yerinden etmiş, 390 Filistinli evi ve diğer mülkü de yıkmıştır.
Çoğunlukla inşaat ruhsatlarının İsrail belediyeleri tarafından verilmemesi ve diğer hukusuz uygulamalardan dolayı Doğu Kudüs’te veya Batı Şeria’nın yüzde 60’ında Filistinlilerin özel kullanımı altında tutmasını imkansız kılmaktadır. (C bölgesi)*
(*: İkinci Oslo Antlaşması (1995) çerçevesinde Batı Şeria; A, B ve C bölgelerine ayrıldı.
Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesinin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e,
Yüzde 21'lik "B bölgesinin idari yönetimi Filistin'e, "güvenliği" İsrail’e,
Yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesinin "idare ve güvenliği" İsrail'e bırakıldı.)
Hulâsa-i kelâm;
Bir tarafta bir günde topraklarını kaybetmiş, topraklarından sürülmüş, başka ülkelerde mülteci konumunda hayat mücadelesi veren, her yıl Nakba (Toprak) gününü “kutlayan” topraksız bir devlet ve Filistin halkı…
Diğer tarafta ise her yıl bağımsızlık yerine işgal ettiği günü “kutlayan”, topraksız, genişleme ve başka milletin sahip olduğuna tamah eden bir düşünce üzerine kurulu anlayışla “sınırsız” kalmayı tercih eden toplama bir millet ve sözde devlet…