-Davamız Kudüs: Biraz kendinizden bahseder misiniz ve tam olarak ne ile meşgulsünüz?
- El Yetime:Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi Ben Kudüs’ten fotoğrafçı Elyetime. İnsanlar beni sosyal medya aracılığıyla tanıyorlar, özellikle instagramda hesaplarım Elyetime diye geçiyor. Kudüs’te çok şeyler yaşadım; bunlardan bir tanesi de 2. İntifadaya, Şaron’un Mescid-i Aksa’ya girişine ve ertesi gün yapılan katliama şahit oluşumdur. Kardeşlerimizin Aksa’da şehit olmasını görmem, yaşamış oldukları haksızlıklara bizzat şahit olmam beni güçlü bir şahsiyet haline getirdi. Okulumdan mezun olduktan sonra film çekme ve fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Profesyonel çekim yapmaya tam olarak 2004 yılında başladım. Başladıktan sonra da sosyal medya hesaplarını açmaya başladım. İlk youtube kanalımı 2007 yılında açtım, twitter hesabımı ise 2011 yılında açtım. Hemen ardından instagramda hesabımı açtım ve Allah’a şükürler olsun takipçi sayısı 100.000’i geçti. Çok büyük ilgi çeken instagram hesabım ne yazık ki instagram yönetimi tarafından çeşitli gerekçeler gösterilerek kapatıldı. Bu sefer de facebook üzerinden günü birlik Aksa’ya yapılan baskınları, namaz kılan cemaate İsrail askerlerinin vurmalarını, gaz bombası atmalarını, yapılan haksızlıkları sürekli paylaşıyordum ve aynı zamanda da bunları düzenli olarak arşivliyordum. Paylaşımlarıma sınırlama geldiğinden artık paylaşım da yapamıyordum. Şimdilerde ise işim gereği 3 yerde ikamet ediyorum; Katar-Doha’da, Kudüs’te ve İstanbul’da. İşim gereği hepsine de sık sık gidiyorum. Bu süreçte El Jazira kanalında işe başladım ve Kudüs ile alakalı kısa filmler yapmaya başladım. 105 tane film ve kısa film yaptım. Özellikle işgalcilerin yapmış olduğu baskınları, ribat yapan (Mescid-i Aksa’yı koruma amaçlı bekleyen) kardeşlerimizin dışarı atılmalarını, kapıların önünde bekleyişlerini sürekli izliyordum ve bunları kameraya çekiyordum. Yapmış olduğum canlı yayınlar, Mescid-i Aksa için çok önemliydi. Olup bitenleri sürekli ve canlı olarak anında on binlerce kişi izliyordu. Hamd olsun bu çekimlerde, Mescid-i Aksa’da İsrail’in yaptığı bütün zulüm tüm ayrıntılarıyla aktarılıyordu. Bunun yanında facebook ve twitter paylaşımlarım da oluyordu. El Jazire’de çalışırken Aksa’daki Ebu Hureyrat’ın filmini çektim; film Türkçeye, Malaycaya ve İngilizceye çevrildi. Film çok talep gördü, dünya çapında meşhur oldu ve birçok basın organı bu filmi yayınlamak için benden izin istedi. Aksa’daki Ebu Hureyra lakaplı kişi Ebu Eymen’dir. 1970’ten beri Mescid-i Aksa’ya geliyor, uzun yıllar boyunca kedileri, kuşları besliyordu. Ebu Hureyra’yı yaz, kış demeden 6 ay boyunca takip ettim. İsrail askerleri Ebu Hureyra’yı bazen de Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırıyorlardı. O süre zarfında da kedilerin ve kuşların yiyeceklerini, onları beslemeleri için Aksa’ya namaza gelen cemaate veriyordu. Bu süreçte ben de hiç yılmadım, Ebu Hureyra’yı sürekli takip ettim ve hamd olsun çok güzel bir film ortaya çıktı.
Bu filmden sonra sosyal medya hesaplarım daha meşhur hale geldi. 2004 yılından şu ana kadar Mescid-i Aksa ile alakalı büyük bir arşiv yapmış oldum. Bunlar 15 bin fotoğraf ve birçok filmden oluşuyor. Mescid-i Aksa, benim hem evim hem vatanım, yani benim her şeyim. Sadece ben değil, tüm Müslümanların, aynı şekilde özellikle Kudüs halkının, çünkü onlara sadece Mescid-i Aksa kaldı. İslam âlemi bir aile ise onların evi Mescid-i Aksa’dır. Ev olmadan aile efradı bir arada olamazlar. Bu ev olmadan bir araya gelemeyiz, paramparça oluruz. Mescid-i Aksa benim için pusula, bana yön veriyor, bu yüzden onun için ölünür, onun için her şey yapılır. İnsan canını feda eder, her şeyini Aksa’ya feda eder. Ben hemşire olarak mezun olmuştum ama şimdi yaptığım bu mesleğim sayesinde hayat buldum. Ben Mescid-i Aksa’nın içerisindeki İslami eserleri çektim, aynı zamanda Kudüslülerin hayatlarını, yaşantılarını, örf ve adetlerini, ihya etmiş oldukları mübarek geceleri belgeledim. İnsan bağlandı mı, bırakamıyor, adeta hayat buluyor. Mescid-i Aksa’nın bizlere ihtiyacı yok, bizlerin Mescid-i Aksa’ya ihtiyacımız var. Allah mutlaka evini koruyacaktır. İnancımız gereği, akidemizden dolayı Aksa’yı sahipsiz bırakmamamız lazım. Aksa’yı korumak Allah’ın rızasını kazanmak demektir çünkü.
-Davamız Kudüs: Hiç tutuklandınız mı?
- El Yetime: Bir defa tutuklandım, daha sonra serbest bırakıldım. Kamera ve fotoğraf makinasından dolayı bazen beni Mescid-i Aksa’ya almıyorlardı. Ben de farklı kapıları deneyerek tekrar bir şekilde Aksa’ya giriyordum. Özellikle sabah namazında çantaları arıyorlardı, çünkü sabah namazı sonrasında işgalciler Aksa’ya baskın düzenliyorlar ve kimsenin bu olup bitenleri çekmesini istemiyorlardı. Ancak, Allah’ın yardımıyla kamera ve fotoğraf makinamı çoğu zaman geçiriyordum.
- Davamız Kudüs: Arap ülkelerinden hiç destek alıyor muydunuz?
Maalesef Arap liderler pusulayı kaybettiler, yolu şaşırdılar, hatta bazıları yaptıklarıyla dinden de uzaklaşıyorlar. Yapmamız gereken, Müslümanları Mescid-i Aksa’ya gelmeleri için teşvik etmek, Mescid-i Aksa’yı gündemimizde tutmak. Dünyanın diğer bölgelerindeki Müslümanların da Beytulmakdis’teki kardeşlerini unutmamaları lazım, onlara devamlı maddi ve manevi destek olmaları lazım, ilk kıblemize seferlerini arttırmaları lazım, yani Mescid-i Aksa’nın sürekli bütün Müslümanların gündeminde olması lazım. Allah sizlerden razı olsun, bizleri yalnız bırakmadığınız için. Sizin dualarınızla bizler buradayız, nöbetteyiz ve Allah’ın izniyle ve yardımıyla da burada kalıcıyız. Halk olarak bizleri yalnız bırakmıyorsunuz. Sizlere müteşekkiriz. Mescid-i Aksa sadece bizim değil, tüm İslam âleminin. Bildiğiniz gibi Peygamber efendimizin hadis-i şerifiyle de sabit olduğu üzere Mescid-i Aksa, yolculuk yapılacak üç mescitten biridir. Sizleri de inşallah en kısa zamanda Mescid-i Aksa’ya bekleriz.