Emevî devletinin beşinci halîfesidir. Künyesi Ebu’l-Velîd, lakabı Ebu’l-Muluk’dur. 646 yılında (hicri 24) Medîne’de doğmuştur. 705 yılında Şam’da (Dimaşk) cüzzam hastalığından vefat etmiştir. Babası Mervân bin Hakem, Emevî halîfelerinin dördüncüsü olup, Hz. Osman’ın amcasının oğlu, damadı ve başkatibi idi. Annesi tabiin olan ve Ebu Hureyre’den, Cabir bin Abdullah’dan, Ebu Sa’id-i Hudri’den ve diğer sahabeden hadîs-i şerîf dinleyip aktaran Aişe binti Muaviye idi. (1).
10 yaşındayken Hz. Osman’ın evine yapılan saldırıya da şahit olan Abdulmelik, 16 yaşında da Halife Muâviye tarafından Medine divanı reisliğine tayin edildi ve Medineli birliklerin başında Bizans’a karşı yapılan bir sefere iştirak etti. Muâviye’nin ölümünden sonraki iktidar mücadelelerine şahit oldu. 683 yılında, 681 yılında Hz. Hüseyin’in I.Yezid’in emriyle şehit edilmesi sonrasında rahatsız olan Medinelilere yönelik yapılan ve yüzlerce sahabi ve tabiinin şehit edilmesiyle sonuçlanan Harre Savaşı’nda Emevi ordu komutanı Müslim bin Ukbe’ye savaş stratejisi anlamında danışmanlık yaptı. Harre Savaşı, Emeviler döneminde Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi ile birlikte müslümanlar arasında ayrışmayı hızlandıran ana unsurlardan biri oldu. 4.Emevi halifesi Mervân b. Hakem’in 685 yılında ölümü üzerine Abdülmelik, Şam’da (Dimaşk) hilâfet makamına geçti. 7 senesi Suriye ve Mısır’da, 14 senesi de bütün İslâm memleketlerinde olmak üzere; 21 yıl halifelik yaptı.
Aşere-i mübeşşereden Zübeyr bin Avvam’ın oğlu olan sahabi Abdullah bin Zübeyr’in, Emevi devletinin yaptığı haksızlıklarına karşı, Hicaz bölgesinde Abdülmelik’in babası Mervan bin Hakem döneminde 683 yılında başlattığı isyan, Hicaz, Mısır ve Irak bölgelerinde Emevileri oldukça meşgul etmiş, Haccac-ı zalim ve onun gibi komutanlar, Emevilere karşı isyanları 9 yılda zorlukla bastırmıştır. 692 yılında Abdülmelik bin Mervan’ın talimatıyla Mekke, Haccac tarafından kuşatılmış ve Mekke halkı aç bırakılarak teslim olmaya zorlanmıştır. Bu kuşatma sonrası Emevi hilafetine karşı çok büyük tehdit olarak görülen Abdullah bin Zübeyr şehit edilmiş, isyanlar bastırılmış ve Emevi coğrafyasında “bütünlük” sağlanmıştır. Tüm bu problemleri çözmeyi başaran Abdulmelik, Kuzey Afrika’yı da kontrol altına alarak, tüm İslam dünyasının bi’atını aldı. Ardından, Bizans da Emevilerin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı.
Abdülmelik, 20 yıllık halifeliğinin ardından 705 yılında 60 yaşında Şam’da (Dımaşk) vefat ettiğinde, oğlu Velid'e Atlas Okyanusu'ndan Ceyhun nehrine kadar uzanan siyasi, askeri ve idari bakımdan sağlam bir devlet bırakmıştı. Ayrıca, Abdülmelik, kendisinden sonra dört oğlu halife olduğundan, kendisine "Ebü'l-mülük" (hükümdarlar babası ) denilmiştir.(2)
Kubbetü’s-Sahra
Abdülmelik devrinde imar özel önem verilmiş, artık büyük bir imparatorluk haline gelen İslâm devletinin her tarafında yollar ve köprüler yapılmış, birçok eser meydana getirilmiştir. Bunların başında, Abdülmelik bin Mervan’ı Kudüs’le de özdeşleştiren İslâm tarihinin büyük camilerinin ilki olan Kubbetü’s-sahra’nın inşası gelmektedir. Abdülmelik tarafından 689-691 yılları arasında inşa ettirilen ve Kudüs haremindeki kutsal kaya üzerinde yer alan Kubbetü’s-sahra, ortası kubbeli sekizgen yapıdadır. İslâm mimarisinin bilinen ilk kubbeli eserlerindendir ve Kudüs’ün fethinden sonra Hz. Ömer tarafından yaptırılan mescidin yerine inşa edildiği için Ömer Camii de denilmektedir. Binanın üzerinde bulunduğu kutsal kaya (sahre, hacerü’l-muallak, Dome of Rock) rivayete göre Hz. Mûsâ’nın kıblesidir. Kitâb-ı Mukaddes’te ve Kur’an’da doğrudan doğruya kayadan söz edilmez; ancak Talmud ve mişnalarda (yahudi sözlü geleneğinin ve Rabbânî hukukunun temel eseri) geçen “even şetiyya”nın, bir görüşe göre de Eski Ahid’de geçen “dünyanın temelindeki köşe taşı”nın (Eyub, 38/4-6) bu kaya olduğu sanılmaktadır. Yahudi geleneğinde kayanın Süleyman Mâbedi’nin Kudsü’l-akdes bölümünün temelini teşkil ettiği, dünyanın ortasında bulunduğu, Nûh’un gemisinin tûfandan sonra onun üstüne oturduğu ve üzerinde Hz . İbrâhim’in kurban kestiği, Hz. Dâvûd’un tövbe ettiği gibi değişik inanışlar vardır. Ancak bu iddiaların hiçbirini objektif delillerle desteklenmemiştir.
Bu alanı müslümanlar açısından değerli kılan hadise ise Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), Miraç’ta semaya bu kayanın üzerinden yükselmesidir. Kur’an’ı Kerim’de İsrâ sûresinin 1. ayeti ile, Mescidi Aksa’nın (Beytülmakdis) çevresi ile birlikte kutsal olduğu Allah tarafından bildirilmiştir. Yahudilik ve hristiyanlıkta kutsal kabul edilen “Kutsal Kaya” böylece bu ayetle, kaya ve onu çevreleyen 144 dönümlük alan ile birlikte müslümanlar tarafından kutsal kabul edilmiştir.(3)
Kaynaklar, 689-691 yılları arasında Abdülmelik bin Mervan tarafından, müslümanlar tarafından kutsal sayılan Mescid-i Aksa'ya Kubbetüssahra gibi ihtişamlı bir sanat eserinin inşa ettirilmesinin, Kudüsün islam diyarı olmasını perçinlediği konusunda hem fikirken, aynı zamanda halife Abdülmelik’in o dönemde Mekke merkezli olarak Emevilere karşı isyan eden Abdullah bin Zübeyr’in, Allah’ın evi Kabe’yi ve Mekke’yi yönetmesine karşılık, onun nüfuzunu kırmak için, müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ü öne çıkararak stratejik olarak üstünlük elde etmeyi amaçladığını iddia etmektedirler. Ayrıca, Kudüs’ün o dönemde Emevilerin başkenti Şam’a yakın olması, kolayca kontrol altında tutulabilmesi de, Kudüs’ün ve Kubbetüssahra’nın Emeviler tarafından ön plana çıkarılmasında önemli etkenlerdir.
Hz. Ömer devrinde başlayan İslam devletinin teşkilatlanması süreci Abdülmelik döneminde de devam etmiş, Abdülmelik döneminde, ordugah şehirler kurulmaya devam edilmiş, posta hizmetleri ile istihbarat vazifesini yürüten “berid” teşkilatını reorganize ederek hakimiyet alanı büyüyen Emevi devletinin, zamanında isyanlar ve gelişmeler hakkında haber alıp, olaylara seri müdahale etmesini sağlamıştır. Ayrıca, ziraatın artırılması için bilhassa Irak’ta sulama kanalları açtırarak, halkın refah seviyesini yükselmiştir.
Halife Abdülmelik’in önemli icraatlarından biri de ilk İslâmî sikkenin bastırılmasıdır. O tarihe kadar İslâm ülkelerinde Bizans ve Sâsânî paraları kullanılmakta idi. Ancak bu paraların kullanılması bazı sakıncaları vardı. Siyasî ve iktisadî sahalarda ortaya çıkan bu sakıncaları gidermek için Abdülmelik altın (dinar) ve gümüş (dirhem) sikkeler bastırdı; böylece İran ve Bizans paraları kullanımdan kalktı. Abdülmelik Arapça’yı resmî dil olarak kabul ederek, o zamana kadar Suriye’de rumca, İran’da farsça yapılan yazışmaları arapçalaştırdı.
Abdülmelik daha küçük yaşlardan itibaren kendini Kur'an, hadis ve fıkıh ilimlerine vermiştir. Hz. Osman, Ebu Hüreyre, Ebu Said el-Hudri, Ümmü Seleme, Muaviye, Abdullah b. Ömer ve diğer bazı sahabilerden (Radıyallahü anhüm ecmain) hadis öğrenmişti. Abdülmelik hadis ilmi ile ilgisini halifeliği sırasında da sürdürmüş, doğu eyaletlerinde bilinmeyen ve meşhur olmayan hadislerin ortaya çıkışıyla yakından ilgilenmiş ve 695 yılı hac mevsiminde söylediği hutbede, halkı bu hadislere karşı uyararak onları Kur'an'a ve dinin kesin hükümlerine sarılmaya çağırmıştır. Abdülmelik aynı zamanda içtihadda bulunabilecek kadar islam hukukuna vakıf bir fakih idi. İlme olan saygısı sebebiyle, asrı saadet dönemi sonrasının tanınmış alimleri İbn Ömer, Hasan-ı Basri ve Enes bin Malik'i devrin meşhur, Haccac-ı zalime karşı korumuş ve öldürülmelerine engel olmuştur.
Kaynakça
- http: //www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Tarihi-Ansiklopedisi/Detay/ABDULMELIK-BIN-MERVAN/32
- Bozkurt, N. http://www.islamansiklopedisi.info/. http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=260305
- YILDIZ, H. D. (tarih yok). https://islamansiklopedisi.org.tr. https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulmelik-b-mervan