İsrail'in 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulması sonucu Filistinliler zorunlu göçe ve katliamlara maruz kaldı. Bu durum milyonlarca Filistinli için onlarca yıldır devam eden felaketlerin başlangıcı oldu. Bu nedenle İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği tarihi takip eden gün olan 15 Mayıs "Nekbe" (Büyük felaket)" günü olarak anılmaktadır.
Nekbe hakkında 10 gerçek
1. Nekbe, İsrail sorununun temel nedenidir.
İsrail’in 1948’de işgal sonucu sözde devlet ilanından bir gün sonra 15 Mayıs 1948’te gerçekleşti.
2. Bu travmatik olay Filistinli mülteci krizini ortaya çıkardı.
1948’in sonunda Filistin halkının üçte ikisi sürgün edildi. (Yaklaşık 1 milyon kişi) % 50'den fazlasının doğrudan askeri saldırı altında sürüldüğü tahmin edilmektedir. Diğer siviller ise Deir Yassin ve Tantura gibi Filistin köylerinde Yahudi milislerin yaptığı katliam ve haberlerinin yayılmasından ötürü zorunlu göç yaptı.
3. Yahudi liderler “zorunlu göç hareketini” işgal devletinin (İsrail) kuruluşunda önemli bir adım olarak görüyorlardı.
Yahudi liderler, diğer Arap ülkeleri savunmaya gelmeden önce olabildiğince çok sayıda Filistinli'yi sürgüne göndermek için askeri çatışmaları kullanma ihtiyacını açıkça deklare etti. Haganah milislerinin uyguladığı Dalet Planı, etnik temizliği amaçlıyordu.
İsrail’in ilk Başbakanı David Ben Gurion “Arap nüfusunun Celile’sinden kurtulmak için terör, suikast, yıldırma, toprağa el koyma ve tüm sosyal hizmetlerin kesilmesini kullanmalıyız” demişti.
4. 675 Filistin köyü ve kasabası yok edildi.
Yahudi işgal kuvvetleri, çoğu yıkılmış ve harabeye dönmüş olan 675 Filistin kasaba ve köyünü katliamlarla insansızlaştırdı.
5. Filistinlilerin mülk ve özel eşyalarına el konuldu.
Yeni kurulan İsrail hükümeti, Filistin halkının haklarına ve evlerine geri dönme isteğini reddedip uluslararası hukuku hiçe sayarak tüm mültecilerin topraklarına ve mülklerine el koydu.
İsrailli tarihçi Tom Segev aktardığına göre;
“Tüm şehirler ve boş kalan yüzlerce köy yeni Yahudi yerleşimciyle yeniden dolduruldu… Asıl sahipleri Filistinliler sürgüne gitti ve sığınmacı oldular; Yoksul Yahudi yerleşimciler ise Filistin’e göç ederek “özgür insanlar” oldular. Birçok Filistinli sahip oldukları her şeyi kaybettiler, Yahudiler ise ihtiyaç duydukları her şeyi işgal dilen topraklarda buldular. (Masalar, sandalyeler, dolaplar, tencere, tavalar, tabaklar, bazen giysiler, aile albümleri, kitaplar, radyolar, evcil hayvanlar…)
6. Birçok Filistinli sivil ilan edilen işgal devleti İsrail sınırları içinde kaldılar.
Filistinlilerin çoğu dışarı sürülürken, bazıları işgal devletinin sınırları içinde kaldı. Yeni devlet vatandaşları olmasına rağmen, 1966 yılına kadar İsrail askeri yönetiminin zulmüne maruz kaldılar.
Bugün Filistinli asıllı İsrail vatandaşları, İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 26'sını (Filistin Merkez İstatistik Bürosu, 2012) oluşturuyor. Oy kullanma ve çalışma hakları var, ancak 20'den fazla İsrail yasası Yahudileri, Yahudi olmayanlardan açıkça ayrıcalıklı kılıyor. İsrail’de yaşayan Filistinlilerin yaklaşık dörtte biri, kendilerinden alınan evlere ve topraklara geri dönemeyen insanlar.
7. Hala dünyanın dört bir yanında milyonlarca Filistinli mülteci var.
Bugün, Birleşmiş Milletler’e kayıtlı 5,3 milyon Filistinli mülteci var ve en az 1 milyon kişinin kayıt yaptırmadığı tahmin ediliyor. Bu nedenle Filistin halkının çoğunluğu, yaklaşık 6 milyon 20 bin Filistinli mülteci konumundadır. (UNRWA, 2018)
8. Mültecilerin uluslararası alanda tanınan hakları vardır.
Tüm mülteciler, kaçtıkları veya zorla çıkarıldıkları bölgelere geri dönme, tazminat alma ve mülklerini yeniden kazanma ya da gönüllü yeniden yerleşim için tazminat alma ve destek alma konusunda uluslararası kabul görmüş haklara sahiptir. Bu hak Kamboçya, Ruanda, Hırvatistan, Bosna Hersek, Guatemala, Kuzey İrlanda, Kosova, Sierra Leone, Burundi ve Darfur’daki son barış anlaşmalarında açıkça kabul görmüştür. Bu hak Filistinliler için 1948 tarihli 194 tarihli Birleşmiş Milletler Kararı ile teyit edildi. Ancak İsrail, Filistinli mültecilerin geri dönmesine izin vermiyor, ancak dünyanın herhangi bir yerinden bir Yahudi İsrail'e rahatlıkla yerleşebiliyor.
9. Mülteci haklarının adil bir şekilde çözülmesi, Orta Doğu barışı için esastır.
Filistinlilerin ezici bir çoğunluğu, Filistinliler ile İsrailliler arasında barış için mülteci haklarının yerine getirilmesi gerektiğine inanıyor. Ve Kudüs Medya ve İletişim Merkezi'nin Ağustos 2007 tarihli anketine göre, neredeyse mültecilerin yüzde 70'i “anavatanlarına” dönmelerine izin verilmesi gerektiğine inanıyor.
10. Nekbe'nin Amerikalılara da etkileri var.
İsrail’in devam etmekte olan Filistin haklarının reddedilmesi - ve İsrail’e koşulsuz ABD’nin mali ve diplomatik desteği – tüm dünyada Amerikan karşıtı duruşu tırmandırıyor.
8 Arap ülkesinde yapılan 2002 Zogby anketi, “ABD’ye olan olumsuz algının Amerika’nın Orta Doğu politikalarına dayandığını” gösterdi. Aynı anket, “Filistin meselesinin, birçok Arap vatandaşı tarafından kendilerini kişisel olarak etkileyen siyasi meseleler arasında olduğunu belirtti.” Filistinli mülteci meselesinin çözülmesi, ABD hükümetinin uluslararası hukukun tutarlı bir şekilde uygulanmasını desteklediğini kanıtlayarak yerle bir olan Amerika imajını düzeltmesini sağlayabilir.
Bir önceki Nekbe (Büyük felaket) raporu için;
Kaynak: Occupied Palestine